23 Ocak 2019 Çarşamba

Kendini en iyi sen tanırsın ve ne istediğini en iyi sen bilirsin. Acaba mı dediğin noktalarda, bir adım uzaklaş, derin bir nefes al ve karşıdan, objektif olarak, duygu ve anlam yüklemeden izle. Göreceksin ki en doğru kararlar o zaman verilenler olacak. 🙏🎈

14 Aralık 2018 Cuma

Kalıplara koyma kendini.
Düşüncelere sığma.
Tek bir cümle tanımlamasın seni.
Tek bir görüşle yaşama sakın.
Yık! Önce kendi tabularını.
Gör! Değişimin kaçınılmazlığını.
Ayak uydurmaya çalışma döneme,
Kendi dönemini yaşa, tüm benliğinle!
Yanlışların olsun, hataların...
Ve öğrendikçe değişebilen doğruların...
Takılı kalma geçmişe,
Ve düşünme geleceği!
An şimdi, şu an! 
Kapa gözlerini,
İzle düşüncelerini.
Ve şimdi yaşa,

Farkında ve neşeyle..!

13 Aralık 2018 Perşembe

Korkularını bir kenara bırak.. Acabaları, belkileri, keşkeleri... Sadece içinde bulunduğun ana ve sadece herşeyi susturduğunda, içinde susmayan sese, hise odaklan...
Sen kimsen “O”sun! Olmak istediğin, hayal ettiğin kişi değilsin belki; başkalarının olmanı istediği kişi hiç değil! Sen her zaman kimsen, “O”sun! Kendini keşfetmekten, keşfettiğini kendine söylemekten ve kabul etmekten korkma! Kendin olmaktan korkma! Ve özünü bul, özünü yaşa! Kabul etmek, kendini fark etmek mutluluktur!

6 Aralık 2018 Perşembe

Kendinle bütün olmalı önce..

Kafamız çok karışık aslında.. İlgimizi çeken şey karşısındaysa daha da karışıyoruz.. Ve çok basit noktalardan ele veriyoruz kendimizi. Çözemediklerimiz, kulak kesilmediğimiz cümlelerimiz varken, karışık olduğumuz halde çok basitmişiz gibi karşımızdakine hissettirmeye çalışıyoruz.. Sonrasında ise “anlamıyor, anlaşılmıyorum” diye yaygara koparıyoruz. 
Asıl ve en önemli hatamız ilk başta yaptığımız şey; karışıklığımızı hissettirmemek, daha kendimizi bile tanımadan, karşımızdakinin bizi tanımasını istemek... Sonra ne oluyor dersiniz peki? 
Biz ne istediğimizden emin değilken, karşıdaki sadece bir noktadan ihtiyacımızı yakalıyor ve aslında her şeyi biliyormuşçasına konuşuyor. Anlaşılma ihtiyacı ile tutuşan bizler ise,  her şeyi anlıyormuşçasına konuşana kendini kaptırıp, algıları da kapatıp, ilgi duymayla da orantılı olarak kendimizi daha da kaybediyoruz.. 
Çünkü kendi oyunumuza geliyor ve aşık oluyoruz... Ve daha sonra üzerinde uçtuğumuz bulutlar dağılıp, algı açıldığında kendimizi savaşırken, aslında hiç anlaşılamadığının farkında, ya en dipte, ya şans eseri kurtulmuş ama hayal kırıklıklarıyla dolu halde buluyoruz... 
O yüzden önce kendine, kendini bulmaya, erginlenmeye odaklan, sonra ise ikinci bir kişi ile bütün olmaya..!
Bir çadır kampında, yan çadırda kalan ve gece sohbeti yapan iki genç düşündürtmüştü bana bunları.
Önceden olsa belki farkında olmazdım konuştuklarıyla ima etmeye çalıştıklarının ama artık öyle değil... Belki de yaş almakla birlikte, kendimden de küçük bir parça bulmak.. Bilemiyorum..